Şalpazarı’nın bugünü ve geleceği üzerine yapılan sohbet ve fikir alışverişlerinde, ilçe merkezinin daha düz ve yerleşime müsait bir yere (mesela Sayvançatak Köyünün olduğu bölgeye) taşınması düşüncesi ortaya atılıyor. Bu ciddi ciddi konuşuluyor üstelik. Böyle bir projenin hiçbir hal ve şartta hayata geçirilmesi mümkün değildir. Çünkü Şalpazarı şu anda bulunduğu yerde bulunması gerektiği için oradadır. Açalım:
Bakınız, Prof. Dr. Feridun Emecen “Ağasar Vadisi: Şalpazarı-Beşikdüzü” adlı değerli bir çalışma olan kitabının önsözünün bir yerinde Şalpazarı ve benzeri yerleşim birimleri için nasıl bir tanımlama kullanıyor:
“Vadi içlerinde dağınık köy yerleşmelerinin ortak pazarı konumundaki geçici toplanma mahallerinin zamanla birer kasaba haline gelişiyle oluşan iskân birimleri”
Kitabı okumamışken bile ben kendi bilgi ve fikrimle böyle bir tanımlama yapmıştım acizane. Yani Şalpazarı merkezi, köylerin pazar yeri olarak kurulmuştur. Bu da demek oluyor ki, -iki akarsunun birleştiği nokta olması da bunun bir sebebi ve işaretidir- Şalpazarı Ağasar Vadisi’ndeki köylerin pazar yeri olması için en uygun yerdir. Ve adı üstünde bir pazar yeridir. Pazar olmasının dışında şehirleşmenin başka şartları yerine gelmiş değildir. Ne bir transit ve işlek bir yolun üzerindedir, ne de yakın bir yerde maden benzeri bir geçim kaynağı vardır. O yüzden ilçe merkezinin vadi içinde arazisi daha müsait bir yere taşınmasının hiçbir anlamı da faydası da yoktur.
Bunu anlamak ve kavramak için şehir coğrafyası konusunda uzman olmaya da gerek yoktur. Ben okumadım mesela.
Şalpazarı kasaba merkezi, esas itibariyle Ağasar Vadisi boyunca köylerin toplanma merkezi olan bölgelerin en büyüğüdür. Aşağıdan yukarı doğru kabaca sayarsak, Kaymakçı’nın değirmen yanı, Cıruğun Değirmen yanı, Acısu, Doğancı kahve yanı, Yanık sapağı, Şıhkıranı... (İsim ve sıralamada yanlışlık varsa affola..) Bu merkezlerde kahve, manav, bakkal, cami hâttâ bazılarında berber bile vardı. Yani bildiğiniz kasaba merkezi gibiydi bunlar. Şalpazarı merkezden aşağıdakiler iyice ıssızlaştı, yukarıdakiler hayatlarına devam ediyorlar.
İşte Şalpazarı bu birimlerin en büyüğü ve en merkezi konumda olanı. Öyle ya da böyle, yaşayan bir organizma. Daha doğrusu, organizmanın bir parçası. Bir canlının herhangi bir organını vücudun normal yerinden alıp başka bir yerine monte etmek nasıl sonuçlar doğurursa, bu da öyle bir sonuç doğuracaktır.
Şalpazarı, etrafını besleyen değil etrafından beslenen türden bir yerleşim birimidir. Eski canlılığı köylerde nüfus ve canlılık olmasından kaynaklanmakta idi. Eğer yeniden canlılık kazanması isteniyorsa, çevresi beslenmelidir. Bu amaç doğrultusunda merkezle uğraşmak boşuna çabadır.
Bülent Şirin
Şalpazarı Haber
Genel Yayın Yönetmeni
şalpazarını taşımayı düşüneceğinize ğeliştiemeyi düşünün senelerdir aynı şalpazarı hiç bir develet kuruluşu iyi çalışmıyor şalpazarı için işaallah gelişir diyelim oda çalışmakla olur tabiii. saygılarımla