Bizim Şalpazarı derneklerinin geceleri her zaman olduğu gibi hayli renkli geçiyor. Son yıllarda “Acaba bir bıkkınlık, kanıksamışlık mı söz konusu?” diye aklımdan geçerken geride bıraktığımız haftalarda katıldığımız gecelerde gördük ki öyle bir şey yok. Cepten özel seks sohbetleri için bazı numaralar daha uygundur ve aramak keyifle erkek ve kadını tatmin eder. Hem katılım hem de ilgi ve heyecan üst düzeyde.
Yine bu gecelerin davet metinlerinde özellikle gece isimlerinde bir ifade dikkat çekiyor: Eğitime katkı. Bundan, geceden hasıl olacak maddi gelirin derneğin temsil ettiği kitlenin eğitimine aktarılacağını anlıyoruz. Yani demek oluyor ki en büyük eksikliğimiz eğitim. Şalpazarı insanı çok mu cahil cühela, eğitim konusunda Trabzon ve Karadeniz’in en geri kalmış bölgesi midir acaba? Tabii ki değil. Mesele başka.
O mesele, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in neredeyse her Şalpazarı etkinliğinde üstüne basa basa ifade ettiği bir tespitte ortaya çıkıyor. Şöyle diyor Sayın Başkan: “Bizim Şalpazarlılar olarak fazla iş adamımız, sermayedarımız yok. O halde tek çaremiz, çıkış yolumuz eğitim”
Kuşkusuz bu da bir yöntemdir ama bize biraz fazla dolambaçlı ve zahmetli gibi gelir. Benim aklıma “Ekonomik gücünüz eksikse, bu eksiği gidermek için ekonomik girişimlerde bulunmak gerekmiyor mu?” diye bir soru geliyor ister istemez. Paranız yoksa ve paraya acil ihtiyacınız varsa, bir an önce kazanmaya çalışırsınız. Şalpazarlılar ticareten özürlü insanlar mıdır? Yani kafaları para işlerine çalışmıyor mu? Hem sonra, parasız pulsuz eğitim nasıl olacak? “Eğitime katkı” gecesi düzenleyip, oraya gelenlerden 300-500 TL toplayıp bunları burs olarak bir miktar öğrenciye dağıtmakla eğitim problemi çözülmüş oluyor mu? (Ne kadar sağlıklı dağıtılıyor, düzenli olarak verilebiliyor mu sorularına şimdilik girmiyoruz)
Şalpazarlılar, İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde hem nüfus hem de nüfuz açısından fena durumda sayılmazlar görünüyor. İstanbul’da bir ilçe belediye başkanı, üç de belediye başkan yardıımcısı var. Bir dernekçi büyüğümüzün yerinde ifadesiyle “karnımız ağrısa” onlara gidiyoruz. İyi de, Şalpazarlılar biraz ticarette görünür olsa da siyasetçilerimizi bu kadar yormasak daha iyi olmaz mı? Nihayetinde seçimle gelip seçimle giden yöneticiler bu hemşehrilerimiz, bütün siyasetçiler gibi. Yarın onları yerlerinde bulamasak ne olacak?
Lafı uzatmayalım. Eğitim de parasız olmuyor. Gaz yağı lambasının ışığında ders çalışıp büyük adam olma romantizmi istisna hikâyelerdir. Bir de Trabzon’un diğer ilçelerine bakmakta büyük fayda vardır. Şalpazarı’nın birkaç siyasetçisi, bir miktar da bürokratı varsa diğer ilçelerin ne kadar var? O ilçelerin dernekleri kaç öğrenciye burs veriyor? Onların öğrencileri hangi okullarda okuyor, hangi makam-mevkilere geliyorlar? Sayıları çok daha fazla ve onların çok daha fazla maddi gücü olduğu için öğrencilerini daha geniş imkânlarla okutup yetiştirebiliyorlar.
Bu gerçekleri görmek ve idrak etmek gerekiyor. Tabii hemen akabinde helal yoldan para kazanmanın ve kazandırmanın yollarına bakmak. Yoksa af buyrun, Şalpazarlılar “Trabzon’un Kızılderilileri” muamelesi görmekten asla kurtulamayacaklardır.
Bülent bey her zamanki gibi bam teline dokunarak tanışsın . Bir dost yorum aymış galiba aynası iştir kişinin kafa bakılmaz derlerya o da eğitim deyince kılıf aklagelmiş ne beklenirki.