Birkaç gün önce bir cenazeye katıldım. Trabzon Dernekleri Federasyonu yönetim kurulu üyesi ve Of Hayrat Dağönü Köyü Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Murat Kaya genç yaşta vefat etmişti ve Ümraniye İmam-ı Azam Camii’nden cenazesi kaldırıldı. Merhumun namazı kılınacakken bir de baktım ön safta milletvekili Erol Kaya. Hafta içi, sivil kıyafetle gelmiş, köylüsü ve akrabasının cenazesine katılmıştı.
“Köylüsü ve akrabası, gelmesi son derece normal” diyebilirsiniz. Elbette öyle ama mesela bir Şalpazarı cenazesinde böyle bir manzara görebilmek mümkün değil. Ne zaman görülebileceğini tahmin etmek hiç mümkün değil.
Şunu artık kabul edelim: Siyaset-ticaret-bürokrasi döngüsünü kendi çapınızda kurup işletemezseniz, hiçbir yerde isminiz okunmaz. Bu üç ana ayağın birbirini beslemesi, birbirine omuz verip diğerlerini yukarı taşıması kötü bir şey değildir, mutlaka yetim hakkı yemeniz, mutlaka yolsuzluklara boğulmanız gerekmez. Trabzon’un diğer ilçelerinden olan hemşehrilerimizin İstanbul ya da başka bölgelerde önemli mevkilere gelmiş olmaları bu döngüyü sağlıklı çalıştırmaları sayesinde gerçekleşebilmiştir. İstanbul’da ciddi bir Oflu müteahhit ağırlığı var, Türkiye’nin her tarafında da Of, Sürmene, Çaykaralı bürokratlar. Valisinden emniyet müdürüne kadar. Yazının başında anlatmaya çalıştığımız gibi köy derneği başkanının cenazesine yine köylüsü milletvekili geliyor.
Şalpazarı’dan yakın geçmişte bir bakan çıktı. Daha doğrusu biz öyle kabul ediyoruz, aslında Samsun’dan çıktı. Bir siyasetçi ne kadar fazla yere aidiyet göndermesi yaparsa o kadar lehine olacağı için, o da kalkıp “Durun bakalım, size ne oluyor? Ben Samsun milletvekiliyim, sizinle işim olmaz” demedi. Demedi ama arkasında bir çok traji-komik hikaye bırakıp sahneden çekildi. Bazılarına yakinen şahit olduğumuz o hikâyeleri de belki anlatırız birgün.
Şalpazarlı geri zekâlı değildir. Tembel hiç değildir. Nüfusu da az sayılmaz. O halde bir yerden başlamalı, şu üçlü döngüyü bir an evvel kurmak için çalışmaya başlamalıdır. Bugüne kadar genel olarak uzak durduğu siyasete ısınmalı, ticari cesareti göstermeli, başta burs olmak üzere eğitimle ilgili kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapıp uygulamaya koymalıdır.
Sayıları diğer ilçeler kadar değilse de kendi çabasıyla bir yerlere gelmiş değerli hemşehrilerimiz var. Hiç değilse onların kıymetini biliyor muyuz? Buna olumlu cevap vermek zor. Her bulduğu mikrofona cevabı “Bennn!” diye biten sorular soran emekli bir bürokratımızın durumuna düşmek istemeyiz ama dostane bir sitemle bitirelim: Beş yıldır hasbelkader İstanbul ve Marmara’da da günlük olarak yayınlanan bir Karadeniz gazetesinin Marmara temsilciliğini yürütüyoruz. Dört yıldır da ulusal bir gazetede köşe yazıyoruz. Temsilcilik görevine yeni başladığımız günlerde sandık ki hemşehrilerimiz gazeteyi kapışacaklar, yoğun yaşadıkları bölgelerde gazete yok satacak. O zamanlar bir etkinlikle ilgili haber yaptım, haber de yayınlandı. Aradan geçti 15 gün, önde gelen bir sivil toplum temsilcimiz beni arayıp haberi sordu. Şaşırdım ve çoktan yayınlandığını söyledim. Haber çıkacağı gün bildirecekmişim!.. Pişirecek, taşıracak, bir de kaşıkla yedirecektim anlaşılan. Geçtiğimiz günlerde de gazetenin Şalpazarı’nda satılma bile satılmadığını öğrendim.
Ayrıntılara –en azından şimdilik- daha fazla girmeyelim. Düşünmeye, tartışmaya ve fiiliyata dökmeye ihtiyacımız var. Herkes elinden geleni yaparsa hepimiz kazançlı çıkarız. Tabii bunun tam tersi de geçerli.
Çok çok yerinde bir yazı Tebrik ediyor ve aynı görüşleri taşıdığı bildirmek isterim. Saygı ve muhabbetle