Üsküdar Belediye Başkanı, hemşehrimiz Hilmi Türkmen bir süredir memlekette. Geçen gün Şalpazarı’ndaki konuşmasında esprili bir üslupla “Bir haftadır buralardayım. Üsküdar’ın yolunu unuttuk” dedi mesela. (Çarşamba günü Şalpazarı merkezdeki halkla sohbete kısmetse bir sonraki yazımızda değineceğiz)
Hilmi başkan önce kendi köyü olan Dorukkiriş’te bir etnografya müzesinin açılışına katıldı. Kendisi ve Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman’ın öncülüğünde açılan müze kendi köylerine iltimas geçmişler gibi görünse de biz öyle düşünmüyoruz. Dorukkiriş Ağasar’ın en büyük ve en köklü köylerinden biri. Halen böyle olmasının yanında komşusu olan bazı köyler de Dorukkiriş’ten ayrılmışlar. Müze belki Şalpazarı merkezde düşünülebilirdi ama bu projenin bir de tarihi değeri olan köy ilkokulu binasının harabe olmaktan kurtarılması yönü var ve bu da başlı başına başka bir takdir konusu.
İBB Başkan adayı?..
Müzenin açılışında konuşan Şalpazarı Belediye Başkanı Refik Kurukız, Hilmi Türkmen’e hitaben takdir ve teşekkür hislerini dile getirirken ilginç bir söz sarf etti. “Mahalli seçimlere daha var, 2024 gibi görünüyor ama ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayını görüyorum. Bunu boşuna söylemiyorum. İstanbul’a gittiğimizde Üsküdar’da hayata geçmiş mega projeleri görüyoruz. Allah yolunu da bahtını da açık eylesin” dedi Refik Kurukız.
Burada biraz duralım. Hilmi Türkmen Üsküdar’da gerçekten bir başarı hikâyesi yazmıştır ve belki de Üsküdar’ın gelmiş geçmiş en başarılı belediye başkanıdır. Zaten AK Parti’nin iki defa arka arkaya kendisini aday göstermesi ve seçilmesi de başlı başına bir göstergedir. İBB Başkanlığı makamı için de fevkâlâde kifayet sahibidir.
Ancak…
Yeni sistemde başbakanlık olmadığı için İBB Başkanlığı Türkiye’de resmen değilse de fiilen en önemli 2. Makam haline gelmiştir, yani özgül ağırlığı herhangi bir büyükşehir belediye başkanlığının çok üzerindedir.
“Biz kazanmadık, onlar kaybetti…”
Müsaadenizle size bu konuda çok önemli iki ayrıntı aktarayım:
2019 yerel seçimlerinden bir süre sonra Ekrem İmamoğlu’na en yakın isimlerden biriyle görüştüğümde “Biz kazanmadık, onlar kaybetti. Onlar bu kadar hata yapmasalardı, biz ne kadar doğruları yaparsak yapalım kazanamazdık” demişti. Daha önce, seçim kampanyaları devam ederken yine İmamoğlu’nun yakın çalışma arkadaşlarından biri AK Parti’nin ekibinde adamları olduğunu ve Binali Yıldırım’ın “Ben çalışmayacağım. Kim başkan olacaksa o çalışsın” dediğini aktarmıştı.
Sanırım söz konusu alanın nasıl bir ortam olduğu hakkında yeterli fikir vermiştir. Önemli görevlerdeki bürokratların anlattıklarına bakılırsa AK Parti ciddi yanlışlar yapmıştır, ki bunlar zaten bizzat AK Parti içinde de değerlendirilmiştir. O halde siyasette hiçbir şeyin garantisi olmadığı gibi ne kadar liyakat sahibi olursa olsun Hilmi Türkmen’in adaylığının da garantisi yoktur, Refik başkanın bu kadar erken ve bu kadar aleni şekilde dillendirmesi bize göre pek de iyi olmamıştır.
Bununla beraber, gerçekten böyle bir ihtimal varsa çok sıkı ve sistemli bir çalışma sürecine girilmelidir. Gerek siyasette gerekse sporda seçimler öncesinde istisnasız her adayın düştüğü bir yanlış var, o da şu: İnsanoğlu zayıftır, etrafında birileri “Başkanım, başkanım…” diye dolaşmaya başlayınca ve hep iyimser söylemleri dile getirince o kişi peşinen kazandığını zannetmeye başlıyor. Her adayın kendine –can sıkıcı da olsa- gerçekleri dile getiren, kendisini doğru istikamete yönlendirme gayreti içinde olan danışmanlar seçmesi lazım. Bahsini ettiğim bu yanılgıyı farklı seçimlerde Trabzonspor başkan adayları Muharrem Usta ve Celil Hekimoğlu’nda yakinen gözlemledim. Kaybettiği seçimden bir süre sonra görüştüğüm Muharrem Usta “Ben 500 oy farkıyla kazanacağımı sanıyordum” demişti mesela. Çünkü etrafı iyimser (!) akıl daneleriyle çevriliydi.
Yazacaklarım bitmedi ama yazı uzadı. Kısmetse bir sonraki yazıda devam edelim. En başta açıkladığımız gibi siyasetçilerimizin halkla bir araya çarşamba sohbetinde konuştukları hakkında kalem oynatacağız.