Geçen hafta Günebakış’ta yayınlanan yazımızda Trabzon’un büyük bir gelişme içinde olduğunu amma ve lakin Şalpazarı’nın bu gelişmenin çok uzağında kaldığını, üstüne üstlük hiçbir derdi tasası yokmuş gibi bütün enerjisini dağlarda şenliklere gömdüğünü yazmıştık. Belki biraz sert ve acımasız bir yargı oldu ama bize göre gerçek bundan farklı değil.
Bu noktada şu soru akla gelebilir: Başka yörenin insanları da yaylalar yerine tatil beldelerine gitmiyorlar mı? Oralarda para harcamıyorlar mı? Ancak gözden kaçırılmamalı ki onların milletvekilleri, bakanları, müsteşarları, genel müdürleri, koca koca iş adamları var. Paraları var. Bizim gibi kazanı satıp Kadırga’ya gitmiyor onlar.
Genelin bu hayat tarzından bir şikayeti yoksa, yani Şalpazarlının takvimi Temmuz ortalarında başlayıp bitiyorsa, bütün yıllık planlar buna göre yapılıyorsa biz de kendimizi boşuna yıpratıyoruz belki. Bu yazdıklarım karşısında “yedin içtin, gezdin tozdun, kimselere nasip olmayacak şekilde ağırlandın. Zorun ne?” diye düşünenler de çıkabilir. Doğrusu benim şahsi bir zorum yok, bu yaz Şalpazarı’na geldiğimde olağanüstü bir ilgi ve yakınlık gördüm, çok da memnun oldum. Ancak şikayetçi olanlar da var ve bize göre haksız da sayılmazlar. Burs isteyen var, iş için aracı olmamızı isteyen var, futbolcu yakınına takım bulmamızı isteyen var, yüksek okul konusunu gazeteci sıfatıyla gündeme getirmemizi isteyen var.
Yayla şenliklerinden söz eden başta siyasiler olmak üzere bazı çevreler, insanların bir vesileyle yılın belli günlerinde memlekete giderek oralarla bağlarını koparmamalarını, çoluk çocuğuna memleketi tanıtmaları gerektiğini vurgularlar. Bu düşünceye katılmamak mümkün değildir. Mümkün değildir de; Trabzon almış başını giderken bu gidişten Şalpazarı’nın payına hiçbir şey düşmemesi düşündürücü bir durum değil midir?
Bir yandan yayla şenliklerimizi coşku içinde yaparken öte yandan da o tür konularda aşama kaydedebilirsek başımız gözümüz üstüne, fakat her zaman savunduğumuz gibi insan(lar)ın zaman, para ve enerjisi sınırlıdır, hepsini ekonomik kullanması gerekir. Şalpazarı’na ana okulunu Üsküdar belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren bir kurum yapıyor, Trabzon’un bir başka ilçesinden zengin bir iş adamı da masrafını karşılıyor. Var mı o çapta bir iş adamımız?
Şalpazarı mutlak surette hem memlekette hem de gurbette siyaset-ticaret-bürokrasi döngüsünde yerini almalıdır. Bunun yolu yaylalardan geçiyorsa, ben de o büyüleyici atmosferde seve seve bulunur, tuvalet sıkıntısı yüzünden arabanın arkasına işeyip tezeklerin arasında cuma namazı kılmaya katlanırım. Geçmiyorsa, o zaman ne yapacağımızı konuşup tartışalım.
“Biz böyle iyiyiz, gölge etme yeter” diyorsanız, sesimi çıkarmaz işime bakarım. Hayat bir tercihler manzumesidir.
Saygıdeğer hemşerilerim kaldıkları illerde bir hafta sonu pikniği için mesirelik alanlara piknik yerlerine parasısız giremiyorlar şalpazarına gelirken kısık köplüden gecerken canım belediyemizede araç başı bir paket sigara parası yardım etseler fenamı olur kim kazanır tabiki biz kazanırız böyle böyle bir yerden başlamak lazım sayın hocam SAYGILARIMLA