“Şeytan; …«Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.» (Araf 20) dediğinde;
1- Allah’ın yasağını hatırlatıyor, “Rabbiniz size bu ağacı yasakladı,”
2- “Melek olmanızı ve ebedi olmanızı istemiyor” demiş oluyor.
Buradan anlaşılıyor ki Âdem’in (as) aklında ve gönlünde uyanan fitne/ içine düşen ateş, halidiyet fikrine dönüşen ebedileşme duygusudur.
Bu fikir ister içinden gelmiş olsun, ister Şeytan tarafından doğrudan söylenmiş olsun, “Size bir fasık bilgi verdiği zaman onu test edin” hikmeti gereğiyle davranmalı durumu analiz etmeliydi.
“Mademki Allah ebedileşmemizi istemiyor ve bu sebepten dolayı ağaçtan uzak durmamızı istiyor, o halde bize düşen uzak durmaktır” diye düşünmesi gerekirken; ebedileşmek için gerekli olduğunu vehmettiği mülk’e sahip olmak için elini uzattı ve perde kalktı.
İnsanın yeryüzündeki doğaçlama tiyatrosu böylece başlamış oldu.
Âdem, kabz ettiği mülk’ün kendini ebedileştirmeyeceğini, yaratılmış her şey için uzun ya da kısa takdirin tamamen Allah’a ait olduğunu ve bunun sahip olunacak her hangi bir mülke bağlı olmadığını, mülkün bir imtihan vesilesi olduğunu anlayıp, itiraf edince affedildi.
İblis ise, kendi yaratılış biçiminden, sahip olduğu bazı yeteneklerden ve kendisine bahş edilmiş olanlardan dolayı kapıldığı üstünlük vehminde ısrar etmesinden dolayı ebediyen lanetlendi.
İblis’in Allah’a karşı, ısrar ettiği batıl fikir, Adem’in neslinden, İblis’i haklı çıkarmak için çalışanlarca “bu bana bende olan yeteneklerden dolayı verildi” diyen Karun, “yoksullara neden verecekmişiz” diyen Bahçe sahipleri, “Allah istese yoksullara da verirdi demek ki onlarda bir hayır yok” diyen Velid b. Mugire ve tarih boyunca Mülk’ü kenz edip, elde ettiği güçle insanları köleleştirenlerce savunulmuştur.
Nihayetinde İblis’in vehimlerini teorik temellere oturtan Adam Smith (1723 - 1790) “insan kendi çıkarları için çalışırken toplumun da çıkarlarına uygun davranmış olur” derken kullanılabilir kaynakların az bir zümrenin eline geçip daraltılacak piyasanın açlığa, sefalete ve insanların köleleştirilmesine yol açacağını görememiştir. Ya da bunu peşin olarak kabullenmiştir.
Bugün Müslümanlar hiç sorgulamadan kapitalizm olarak kurumlaşan “insan insanın kurdudur” düşüncesiyle üretim ve ticaret yapmakta ve devlet idare etmektedirler. İnşallah mukayeseli olarak bunu başka bir yazıda inceleyeceğim.
Âdemin tövbesi yalnızca mülk’ün insanı güvene ulaştıramayacağını anlaması değil, kendini mümkün olduğu kadar mülkten teberri etmesidir de. Tüm Resuller kendi nefislerinde bunu yaparken, insanlara da bunu salık veriyorlar.
Arınma mülkten ve ihtiyacın üstünde sahip olunanlardan arınmadır.
Bugün Âdem’in (as) çocuklarından Kur’an ümmeti olma iddiasında bulunan bizler Allah’ın kenz’i yasaklayan açık emirlerine ve tehditlerine rağmen, nasıl kenz’e devam ediyoruz?
Cevabı açık; Allah’a rağmen Müslüman’ız!
“O gün, cehennem, o altını, gümüşü alevleyecek ve onlar, cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler denecek, tadın biriktirdiklerinizin azabını.”( Tövbe 35)
Kendimiz için biriktirmek neden azap gerekçesi? Ya da nasıl biriktirmek azap gerekçesi? Neyi biriktirmek azap gerekçesi?
Bu soruların cevabını doğru olarak veriyorsak o zaman yeryüzünde neden 1 milyar 20 milyon aç var ve neden bunların çoğu Müslüman?
Müslümanlığın en iyi yaşandığı ülke olduğu iddia edilen ülkede nasıl oluyor da bebekler açlıktan ölebiliyor?
Bugün insanlara neden kenz ediyorsunuz diye sorduğumuzda, aldığımız cevaplar:
1- Geleceğimizi garantiye almak! Peki diğer insanların geleceği ne olacak? Senin için var olan tehlike diğer insanlar için değil mi? Kendine Müslüman…
2- Gerektiğinde kullanmak! Çocuklar açlıktan ölüyor, parası olmadığı için okuyamayanlar var. Ne zaman ve neye gerekecek! Kendine Müslüman…
3- Müslümanların güçlü olması lazım! İyi ya kredi kartı batağına düşmüş bir Müslüman’ı faiz batağından kurtar (Beled 13) ve Müslümanlar daha güçlü olsun. Kendine Müslüman…
4- Müslüman en iyisine layıktır. Kaniz eğer bu sözle tek Müslüman benim demiyorsa! Ben en iyisine layığım demiş oluyor. Kendine Müslüman.
5- Allah verdiği nimetleri kulların üzerinde görmek ister. Allah’ın diğer kullarına karşı sorumluluklarımız yok mu? Allah’ın bazı kullarının midesi boşken üzerinizdekiler Cehennem ateşi olmaz mı? (Tövbe 35) Kendine Müslüman.
6- Çoluk çocuğa gelecek hazırlıyorum. Yalnız kendi çocukları için tavuklar da çalışıyor. Bir farkımız olması gerekmez mi? Kendine Müslüman…
Hülasa ben, benden, benim, bizim (cemaat) kelimeleriyle ifade edilen fikirler; sahibiyet ve malikiyet’e ait fitne ve fesadın kaynağı, ucu cehenneme çıkan kötü iman biçimlerini ve amelleri muhtevi kenz’i besleyen duygular ve İblisin maskaralığıdır.
Allah ile kamuyu ayırmayan, ümmet, halk, hepimiz kelimeleriyle ifade edilen ve sonucu yeryüzünde eşitlik ve adalet ilkeleriyle paylaşıma dayalı iman ve ameller; züht, takva, salah, iflah, ıslah ve nihayetinde gaye-i ilahiye hizmet eden düşüncelerdir.
www.ozgundurus.com