İlki iki yıl önce Üsküdar Katibim Restaurant’da yapılan Şalfed İstişare Toplantılarının üçüncüsü Üsküdar Belediyesi Sosyal Tesisleri’nde düzenlendi. İlk toplantıda görev aşkıyla fotoğraflar çekmiş, ses kaydetmiş, daha sonra da saatlerce uğraşarak yayına hazırlamış ve gazetem günebakış’ta yarım sayfa haber yapmıştım. O haberin başlığı Üsküdar Belediye Başkan Yardımcısı Av. Hilmi Türkmen’in “Şalpazarı artık vites büyütmelidir” cümlesiydi. Şalpazarı’ndan kastı aslında İstanbul’daki Şalpazarı ve Şalpazarı adına faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriydi tabiî.
Aradan iki yıl geçti, Şalpazarı’nın vites büyütüp büyütmediğinden önce altındaki arabanın markasına bir bakmak lazım. Bir bakıyoruz, altımızdaki araba ya Anadol ya da Hacı Murat… Bu arabalarla vites büyütsek ne olacak, en fazla motoru yakarız.
Neyse, biz toplantı hakkında kısaca bir yorum yapalım, sonra genel görüş ve düşüncelerimizi açıklamaya çalışırız.
Belediye Başkanı sayın Mustafa Kara hoş bir sürpriz yaparak, güler yüzüyle günümüzü aydınlattı sağ olsun. Her konuşmasında olduğu gibi Şaltepe’ye, Kadırga’ya, Trabzon yıllarına gitti. Gerekçeleriyle birlikte neden Trabzonspor’lu olduğunu açıkladı. Yalnız Cordana suyundan içtiğini söylemeyi ya unuttu ya da gerek görmedi. Belki de başka bir yerde programı olduğu için kısa kesti.
Aslında sayın başkanın bizim organizasyonlara gelmesine hiç gerek yok. Görüntülü bir bant kaydı hazırlanıp, sinevizyonla katılımcılara gösterilse de olur. Hem 600 bin nüfuslu Üsküdar’ın bin türlü derdi var, onları halletmek için mesai sarf etsin, daha makbule geçer. Nasılsa bizi ne kadar çok sevdiğini, bize ne kadar değer verdiğini biliyoruz. Ondan en ufak bir kuşkumuz yok. Çakaltepe’ye, pardon Kirazlıtepe’ye tekiri kondurdu, yakında aslanlar gibi kültür merkezimiz de yapıldı mı hiçbir eksiğimiz, gediğimiz kalmaz elhamdülillah… Sevgili Tepe’miz Babil’in Asma Bahçeleri’ne dönecek o zaman…
Ben sayın başkana kızmıyorum. Siyasetin gerçekleri bunları gerektiriyorsa o da bunları yapmalı. Süleyman Demirel başkanlığındaki Adalet Partisi, Niğde’nin 209 köyüne elektrik götürdükleri halde orada 1973 seçimini kaybetmişti. O da baktı ki bunlara hiç gerek yok, “benim işçim, benim memurum, benim köylüm” dedin mi millet ölene kadar peşinden geliyor…
Hilmi Türkmen de aslında iki sene önceki toplantıdan farklı bir şey söylemedi. Horona olan aşırı düşkünlüğümüzden, adımızın horondan başka bir şeyle anılmamasından ve aslında bu gibi toplantılarda daha yüksek ve zengin bir katılım olması gerektiğinden şikayet etti. İki yıldır katılım yükselmiyorsa, hep aynı yüzler gelip gidiyorsa bu gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur ama bir gerçeği gözden kaçırıyoruz gibime geliyor: Hiçbir girişimde hedef kitlenin yüzde yüz bir katılımı olmaz. Yani ne kadar gayretli ve toparlayıcı olunursa olunsun, mutlaka birileri dışarıda kalacak, olayların seyrine seyirci kalacaklar, belki onu bile yapmayacaklardır. Bu katılım gayet iyidir. Biraz daha artarsa ne mutlu. Kahvaltıyı mideye indirdikten sonra sıvışanlar ve geldikleri halde hiçbir katkıda bulunmayanlar ise hep olacaktır.
Ben de ilk kez bir İstişare Toplantısı’nda söz alıp bir şeyler söylemeye çalıştım. Ancak böyle toplantılarda önemli biri(leri) mekandan ayrılırken bir uğurlama seremonisi devreye giriyor ve bir süre dikkatler dağılıyor. Belki de toplantının en önemli konuşmasını yapan Şalpazarı Eğitim, Kültür, Sanat ve Turizm Derneği kurucu başkanı Hasan Keskin ve benim konuşmalarımız bu uğurlama törenine isabet ettiği için tam anlamıyla gargaraya gitti. Galiba o esnada sayın moderatör Hakkı Bayraktar başka bir işle meşgûldü ki, mırıltı senfonisine herhangi bir müdahalede bulunamadı. Ben de baktım olacak gibi değil, sözlerimi kısa kestim.
Bizden sonra söz alan Necati Selvitop, hitabetteki ustalığını konuşturarak herkesi paşa paşa dinletmesini bildi. Konuşmalara hakim olan sitemin dozu da en fazla Selvitop’un konuşmasında yükseldi. Hazirûna bir küfretmediği kaldığı halde kendisine genel olarak hak verildi, toplantının sonunda da Genel Başkan Muzaffer Bayraktar tarafından “Şalfed Gecesi’ne katkılarınızı bekliyoruz” diye taltif edildi.
Bu istişare toplantılarında, eski dostların birbirini görmesi, birbirinden kopuk hemşehrilerin tanışıp kaynaşması dışında bir fayda hasıl olmadı, olmuyor. Arabanın kalite ve modeli yükselmeden vites büyütmenin de bir esprisi yok. Arabanın kalite ve modeli de ancak siyaset-ticaret- bürokrasi döngüsünün kurulup işletilmesiyle mümkündür. Tıpkı Trabzon’un doğu ilçelerinin yaptığı gibi. Başka bir şansımız ne yazık ki yok. Yoksa bizim oylarımıza minneti olmayan devlet büyüğümüzün kapısını aşındırıp elimiz boş dönmeye, taşeron firmalarda işe yerleştirilip mutlu olmaya, gecelerimizde milletin burnuna çikolata dayamaya, üç kuruşu zorla veren sponsorlarımızı yağlayıp tuzlamaya devam ederiz. Federasyonumuz da koca bir sezon dergi, gece, otçu ve burs etkinlikleri için zaman ve enerji harcamaya…
Federasyon dedik de… Eski başkan Harun Özdemir’in söyleyecek hiçbir şeyi yok muydu acaba? Gazeteci merakı işte. Birden aklıma geldi…
bizim toplumda malesef çok ve boş konuşan adam sanılmaya başlandı. bu hayra alamet değil. BEN LAFA BAKARIM LAF MI DİYE BİRDE SÖYLEYENE BAKARIM ADAM MI DİYE. hizmet edenler ve üretenlerle laf üretenlere aynı değer verildiği süre toplum iler......leyemez. BİZ TÜRKİYEDE İLK DERNEKLER BİRLİĞİNİ kurduk ve faliyetler yaptık zamanı geldi anlımızın akıyla görevimi ÖMER KARADENİZ E bıraktım beş altı yıl geçti olmayan birlik devrakıp tekrardan ŞALPAZARI FEDERASYONUNU kurup geliştirdik. tüm organizasyonları ilkler olarak önümüzde örnekleri olmadan yaptık. AĞASAR DERGİMİZİ ÇIKARTTIK. AĞASAR BAYAN GİYSİSİNİN PATENTİNİ aldık ve bir sürü işler başardık. beş incisi yapıldı dün toplantının sadece üç toplantı benim dönemimde yapıldı. tuzlada, yakacık doğa restorantta ve katibimde. arkadaşlar dün üçüncüden bahsediyor. otcu ları , keşkek şölenlerini ve nice ilklere imza attık. tüm derneklerimizi de kucakladık. halada sarılın birbirinize diyoruz. ama yeni yüzler bulacağız diyorsak bu derneklerdeki tüm yüzler eskidi. tüm arkadaşlar birbirini vesayet altına almaya çalışıyor. GEÇMİŞİ İNKAR EDEREK GELECEK İNŞA EDİLMEZ. TECRÜBELERİ OLMAYAN BİR TOPLUM AÇIK DENİZLERDE SAVRULUP NEREYE DÜŞECEĞİNİ KESTİREMEZ. insanlar hizmet edenleri yücelterek daha büyük hizmet etmelerini sağlarlar. ŞALPAZARININ ELİNDE OLAN SADECE DERNEKLER i şalpazarı için çözüm noktasında birlik olarak çözüm üretebilirler. ama bizde olan kötü alışkanlık çalışan hizmet üretenlere karşı gelirsem BENDE ADAM YERİNE KONURUM. BENDE BÜYÜR ÜM hastalığı böyle giderse derneklerimizi de küçültmeye başlar. DERNEKLERE YILLARINI VERMİŞ BİR ŞALPAZARLI OLARAK DERNEKLERİN GELECEĞİ İLE İLGİLİ HERKESE LAF DÜŞÜYORSA VE BİZE SÖYLEYECEK BİR ÇİFT SÖZÜN VARMI DİYE SORULMUYORSA HER DERNEKÇİ KENDİNİ SORGULAMALIDIR. ben aslında sizin bir aynanız dışa vurumunuzum. İŞTE BİZ BUYUZ. ayrıca BÜLENT BEY sizin emeğiniz ve toplumu bilinçlendirme adına yaptığınız mücadeleyi önemsiyor ve takdir ediyorum. ŞALPAZARI FEDERASYONUMUZU DA zamanı geldi arkadaşımıza devrettik. bizler zor olanı başardık önümüzde örnekler yoktu veya kısıtlı idi. şimdi federasyomumuzun hata yapma şansı minimum olmalıdır. önünde çok tecrübeleri ve organizasyon kabiliyetleri vardır. ama derneklerimiz kordineli ve eşit gözetilmelidir. federasyon artık yeni planlar geliştirmelidir. gelecek vizyonu oluşturup bunu planlamalı ve o proğram dahilinde çalışmalıdır. dernekleri oluşturan insanlardır. GÖNÜL İNSANLARI KIRILMAMALIDIR. hayatta her şeyin YEDEĞİ BULUNUR FAKAT İNSAN IN YEDEĞİ YOKTUR. ayrıca hasan kardeşimin kurduğu derneğin hayırlı olmasını dilerim fakat insan unsuru na dayandığı için çok çalışması lazımdır. geçmişte kirazlıtepede aynı amaçla şalpazarı derneği kurulmuştu. sonrasında kapanmak zorunda kaldı. yine aynı ve benzer amaçla kurulan AHOD derneği durumu ortadadır. şayet insanlarımız illa bir dernek ten federasyon bünyesine girmek istiyorlarsa ve buna inansalardı TUZLA, GEBZE, SANCAKTEPE ağasarlılar DERNEKLERİMİZİN KAPISI HEPSİNE AÇIKTI . inşallah bu kardeşimizi de yarın yolda bırakmazlar. veya kendisi bıkıp kaçtığında dernek yok olma noktasına gitmez. SON OLARAK DİYECEĞİM ŞUDUR BİZCE EN KIYMETLİ OLAN EVDEKİ EŞİMİZDİR. HERTÜRLÜ KAHRIMIZI ÇEKER DE BİZ ONA HİÇ DEĞER VERMEYİZ , GÜN GELİR ARAMIZDAN AYRILINCA DÜNYANIN KAÇ BUCAK OLDUĞUNU ANLARIZ. O YÜZDEN DERNEKLERİMİZE HİZMET EDENLERİ, TOPLUMA HİZMET EDENLERİ, İNSANLARA HİZMET EDENLERİ, FİKİR ÜRETENLERİ , TOPLUMDA BAŞ TACI ETMEK GEREKMEZMİ. NE KAYBEDERİZ