Say”ın ne olduğunu çoğu insan bilmez, o yüzden açıklayalım: Say, bizim yörede taşkürenin yüzeye çıkmış kısımlarına denir. Yani üzerinde yaşam için zaruri olan toprak (ateş, toprak, hava, su dörtlüsünü hatırlayınız) kalmamış, hiçbir şey yetişmeyen koca bir kaya parçası. Yer şekilleri eğimli, yağış da bol olduğundan Karadeniz coğrafyasında bol bol say görebilirsiniz. Bir nevi çölleşme de denebilir bu duruma. Say, eğer düzgün bir zeminse güneşli havalarda üzerine fındık serilip kurutmaya yarayabilir. Değilse o işe de yaramaz. 

Bizim oralarda insanlar, işte bu sayın olmadığı alanlarda ekip biçer, üretim yaparlar. Köylere araba yolu gelip de toprağın kesiti ortaya çıkınca anlamışızdır ki, toprağın derinliği de bir iki metreden aşağı gitmemektedir. Biz de o yüzden “sayın üzerinde hayat” dedik. Bizim insanımız işte bu incecik toprak tabakası üzerinde ağırlıklı olarak fındık üretir. Güneşi görürse kurutur. Saklayacak imkan ve zamanı varsa saklar, fiyatı en yüksek yerde yakalamaya çalışarak bekler. Yoksa üçe beşe bakmadan satıp savıp işinin gücünün başına döner. 

Son bir yıl içinde Amerika’da yaşayan iki yakın arkadaşımla görüşme fırsatımız oldu. Bir tanesi, Amerika’da tarımla uğraşan bir adamın kendine ait araziyi, otobandan bir uçtan bir uca tam üç saatte gittiğini söyledi. Anlattığına bakılırsa bu adam Amerika’nın en büyük toprak ağası filan da değildi. Öteki arkadaşım da köye uğrayıp geldikten sonra “sayın üzerinde daldan iki fındık koparmanın ne kadar ekonomik değeri olabilir?" diye dert yandı. 

Bildiğim kadarıyla fındık hiçbir kutsal metinde geçmiyor. Ne semavi dinlerde ne de ilk çağ mitolojilerde herhangi bir kutsallık atfedilmiyor bu nimete. Fakat nasıl oldu bilinmez, sanki Doğu Karadeniz’de (hâşâ) bir fındık tanrısı var, kullarını çağırıyor ve onlardan zaman ve enerjilerini kendisi için kurban etmesini bekliyor. İnsanlar da genci yaşlısı, kadını erkeği koşa koşa gidiyor ve büyük bir tazimle veriyorlar kendilerinden isteneni… 

İnsanın bir köyü, memleketi, baba ocağı olması çok güzel bir şey. Hâttâ benim gözümde zaruri bir durum. Gurbet ellerde ne olacağımız belli değil. Tamam da mesele (sayın üstünde birkaç metre olsa da) topraktır. Fındığa neden kendimizi mahkûm hissediyoruz? Benden başka hiçbir sivri akıllının aklına farklı bir alternatif gelmiyor mu? Dünyada benzer coğrafyalar, benzer iklimler var. Oralarda ne yapar insanlar? Ne üretir, ne satarlar? Elbette tarım işi zahmetsiz olmaz. Olmaz da zahmetine değmiyorsa kendini paralamanın anlamı nedir? 

Fındık insanoğlu için olmazsa olmaz bir şey değil. Bulunmaz bir nimet de değil. Tarıma ayıracak çok geniş arazilerimiz yok, ancak tarımdan vazgeçmeyeceksek elimizdekini maksimum verimle kullanmamız gerekiyor. Bunun da fındıkla olacağı yok, kendi kendimize eziyet etmekten vazgeçelim. Gerçekleri görelim artık. 

Bunları memlekette söylediğimde boş boş bakan gözlerle karşılaştım. Onlar da haklı, yerleşmiş bir sektör varken, yani fındığını ucuz pahalı satacağın birileri varken olmayacak maceralara atılarak deli muamelesi görmenin anlamı var mı? İş yine devlete düşüyor diyeceğim ama devletin de öyle bir derdi yok görünüyor. Sağlıklı ve verimli tarım politikaları üretmeye çalışacağına, tapulu arazimizi elimizden alıyor. Onu da kısmetse bir başka yazıda ele alırız. Memleket güzel ama derdi çok anlayacağınız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
serkan akgün 12 yıl önce

YETKİLİLER bir ara fındık üretimine alternatif kivi denediler az biraz tuttu ama sadece bunda kaldı,fakat karadeniz insanı yine kendi işini kendi görücek böyle giderse,çünkü suçlu biz miyiz demeden edemiyorum neden mi hep kendi işimizi kendimiz görüp yetkililere bir iş bırakmadığmız için diye düşünmeden edemiyorum :) kısaca fındığa alternatifler kesinlikle gerekli bülent abiye katılıyorum