Şalpazarı’nın belediye başkan adaylarından üçü geçen hafta sonu İstanbul’a geldiler ve hem Feshane’de düzenlenen Trabzon’un Kurtuluşu Günlerine katıldılar hem de başta Kirazlıtepe olmak üzere Şalpazarlıların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde ziyaretlerde bulundular. Ayrıntıları olabildiğince haberlerimizde sizlere aktardık. Şimdi de âcizane iki satır değerlendirme yapalım isteriz.
Son değilse bile belki sonralara doğru söyleyebileceğimiz bir şeyi baştan söyleyelim. Hemşehrilik, hocalık, öğrencilik, ağabey-kardeşlik bir yere kadar. Bu adaylar farklı partilerin adayları ve birbirlerinin rakibi durumundalar. Şalpazarı’nda kazanan adayın partisi, ülke genelinde bir fazla ilçede seçimi kazanmış olacak. Bu insanları ikide bir aynı ortama tıkıştırıp, nezaketi bozmamak adına istedikleri gibi konuşamadan en sonunda hep birlikte kolları havaya kaldırıp durmanın bir faydası yok.
Geçen pazar günü Kirazlıtepe Yaşam Merkezi’nde Üsküdar Belediye Başkan Adayı Hilmi Türkmen konuşuyor, çok doğal olarak kendi partisi ve siyasi çizgisi doğrultusunda. Türkiye gerçekleri çerçevesinde de “Şalpazarı’nı da almamız lazım, o zaman çok daha fazla faydamız dokunur” diyor. Diğer parti adayları da aynı salonda bu söylenenlere şahit oluyor ve biraz sonra sahnede kollar hep birlikte havaya kalkıyor.
Sevgili dostlar, siyaset kendi başına kötü bir şey değildir. Onu kötü ya da iyi gösteren, bireysel ya da sosyal ilişkilerin yansımasıdır. Arazilerinin sınırındaki bir ağaç yüzünden birbirini vuran, en azından yıllarca küs duran insanların ilişki biçimleri doğal olarak siyasete de yansıyor ve ondan sonra siyaset kötü oluyor. Miras bölüşümlerinde kardeşler ne hale geliyor? Kimse kusura bakmasın, insan iyiyse siyaset de iyidir, kötüyse siyaset de kötüdür. Hiç boşuna siyaseti suçlamayalım.
Birkaç gün önce Şalpazarı’ndan İstanbul’a gelen bir yakınımdan son gözlemlerini alayım dedim. Yüzünü tiksintiyle buruşturarak, “Ne olacak, (AK Parti’nin aday belirlenme sürecini kast ederek) önce büyük bir öfke patlaması oldu. Sonra herkes ‘canım, ne de olsa iktidar partisi. Alırsak gene hizmeti onlardan alacağız’ demeye başladı. Birbirleri hakkında ağza alınmayacak sözler söyleyenler bir araya geldi” mealinde şeyler söyledi.
Tekrar ediyorum, bu siyaset sayesinde olmadı. İnsan ilişkileri böyleydi, o da siyasete yansıdı. Başka bir alanda herhangi bir paylaşım söz konusu olsaydı yine benzer sahnelere şahit olunacaktı.
Yanlış anlaşılma olmasın. Bu durum memleketim Şalpazarı’na mahsus bir şey değil. Bugünlerde Türkiye’nin neresine giderseniz gidin benzer hikâyeler duyarsınız.
Uzatmayalım ve genel bir fotoğrafla bitirelim. Şalpazarı’nda şu anda hangi adayın önde olduğu pek net değil. Doğal olarak favori adaylar kesinlikle kendilerinin kazanacaklarını söylüyor ve etrafındakilerden de aksi yönde bir görüş işitmekten pek hoşlanmıyorlar. Sonuçta biri kazanacak, kazananın adayı olduğu parti Türkiye genelinde hanesine +1 yazacak.
MHP Adayı Refik Kurukız kazanırsa; projelerini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini göreceğiz. Kaybederse ne kendisi ne de partisi adına büyük bir kayıp olmaz gibi görünüyor.
AK Parti Adayı Fehmi Cengiz kazanırsa; iktidar partisine mensup olmasının avantajlarını nasıl ve ne kadar değerlendirecek göreceğiz.
Ancaaak… Kaybederse;
Fehmi Cengiz de kaybeder.
İlçe yönetimi de kaybeder.
(Esrarını hâlâ koruyan) aday belirleme sürecinin mimarları da kaybeder.
Hilmi Türkmen de kaybeder.
Tayyip Erdoğan da kaybeder.
AK Parti de kaybeder.
Kimsenin yanında ya da karşısında değiliz. Sadece acizane gözlemlerimizi aktarmaya çalıştık. Sürçi lisan ettiysek affola.
Bülent Şirin - Şalpazarı Haber Genel Yayın Yönetmeni