Bir süre önce yayıncılık piyasasında “Sessiz Adam” adında bir kitap çıktı.
“Ne var bunda? Her gün bir sürü kitap yayınlanıyor” diyebilirsiniz. Bu kitabın özelliği şu: Yazarı 21 yaşında, İstanbul’da doğup büyüdüğü halde memleketi Şalpazarı Sinlice’ye büyük bir aidiyet besleyen, ilk kitabı olan bu eserinin temasını da bu aidiyet üzerine kuran, bırakın kitap yazmayı okuma fiiliyle bile uzaktan yakından ilgisinin kalmadığı düşünülen bir jenerasyona mensup bir hemşehrimiz Kerem Uçar.
Kerem kardeşimiz her haliyle kendi yaş grubunda fark ediliyordu ama kitap yazıp yayınlaması özellikle benim gibi okur-yazar taifesi için gerçekten hoş bir sürpriz oldu. Aslında çok verimli olan bir toprak parçası bilinçsizlikten, yanlış politikalardan dolayı kuraklaşır ve siz de buna çok üzülürsünüz, derken o toprağın bir yerinden bir filiz fışkırır ve sizi sevince boğar. Şahsen tıpkı öyle bir hissiyata kapıldım.
Kerem’in kitabını edebiyat tekniği açısından incelemeyi yerinde bulmuyorum. Edebiyat eleştirmeni değilsem de kalem erbabı olarak bir sürü kusur bulabilirim ama yukarıda dediğimiz gibi eserin teması, kurgusu, işlenişi, hacmi gibi konulardan çok önce bu yaştaki bir hemşehrimizin böyle bir teşebbüste bulunmuş olması önemli. Hem de çok önemli.
Yine de içerikten kısaca bahsetmeden geçmeyelim. Kerem özlem ve hayalleriyle gerçek hayattan kesitleri harmanlayarak - münasip yerlerde yine kendi yazdığı şiirleri de monte ederek- lezzetli bir hikâye inşa etmeye çalışmış.
Kerem, belki bilerek belki bilmeyerek hayli zor bir yol tercih etmiş. Sadece kurgu ya da sadece gerçek hayat hikâyesi olsa belki daha basit ama daha az zorlandığı bir çalışma olabilirdi.
Bundan sonraki eserlerinde (Sessiz Adam’ın ilk ve son olmayacağını umut ediyoruz) soyut-somut, hayali kurgu-gerçek hayat harman ve dengesini çok daha sağlıklı kurabilir, okura geçişleri daha az hissettirebilirse iyi bir yazar olma konusunda önünde ciddi bir engel kalmaz diye düşünüyoruz.
Sevgili Kerem ve kitabı için kamuya açık alanda yazabileceklerim bu kadarla kalsın. Gerisi özel sohbetlerimizde…